Bir büyük aşiret - bir köklü ocak: SİNEMİLLİLER
Bir inanç odağı - bir kültür pınarı: KANTARMA
Bilindiği kadarıyla Sinemillilerin kurucu Piri, Kürtlerin “Mil” kolundan olan Seyit Sinan (Sîn - Sîno - Sînî Millî) İmam Rıza ile birlikte Horasana göçen akrabalarından ayrılarak bir grup Seyitle birlikte batıya göç edip Xarpet (Harput) yöresine yerleşmiştir...
İçinde bulunduğumuz ve çıkış yolları aradığımız bu ürkütücü dönemin geriletilmesi yolundaki mücadeleye ışık tutması amacıyla bin yıllık baskıya direnen Alevi toplumunda önemli bir yer tutan Kantarma ve Sinemilli Ocağı hakkında birkaç söz etmek gereği duydum.
Sinemilli Ocağı ve Aşireti, Anadolu’da 12. yüzyıl başlarında boy göstermeye başlamıştır. Geliş yeri olarak İran’ın Hazar Denizi güneydoğusunda bulunan Horasan Vilayetinin Nişabur Kenti yakınlarındaki yaylalar bilinmektedir. Bilindiği kadarıyla Sinemillilerin kurucu Piri, Kürtlerin “Mil” kolundan olan Seyit Sinan (Sîn - Sîno - Sînî Millî) İmam Rıza ile birlikte Horasana göçen akrabalarından ayrılarak bir grup Seyitle birlikte batıya göçedip Xarpet (Harput) yöresine yerleşmiştir. Mezarı halen Elazığ’ın Keban İlçesinin Piran köyündedir ve ziyaret olarak itibar görmektedir. Mezarın bulunduğu Piran (Pirler) köyü. Şimdi dokuz ayrı yerleşim yeri ve üç ya da dört muhtarlıktır. Hoarasan’da terk edip geldikleri yerdeki Milliyan, Qulluyan, Pulluyan köy isimleri aynen Piran’ın dokuz yerleşim yerindede vardır ve oradaki isimlerden Miraliyan ve Abbasiyan isimleri bu üç isimle birlikte Elbistan ve Maraş’taki Sinemilli köylerine de taşınmıştır.
Yavuz Selim’in Çaldıran seferinden sonra başlayan Sünnileştirme çabaları sonunda baskıları karşısında varlığına Yavuz tarafından son verilen Dulkadirliler Beyliğinin Aleviliğini koruyan Maraş yöresine göç başlamış, Piran’da kalanlar Sünnileşmiştir. Yörede, Piran’dan ayrı olarak Birvan köyü Aleviliğini korumuş ve halen Sinanın türbesine bakımı onlar yapmaktadırlar.
17. yüzyılın başından itibaren Piran’ı terk eden Sinemilliler, Maraş ve Elbistan yöresine yerleşmişler, bir kısmı Erzincan ve Kars’a kadar gitmiş ve oralarda halen varlıklarını sürdürmekteler, Erzincan ve Kars’takiler son iki yüzyıl içinde Kürtçeyi terk etmiş, Türkçe konuşmaktadırlar, Piran, Birvan ve Maraş, Elbistan, Sivas, Kayseri ve Malatya’dakiler Kürtçe (Kurmancı lehçesi) konuşmaktadırlar ki İran’da kalan Kardeş Aşiret / Ocak olan Seydi Milliler de aynı lehçeyi konuşmaktadırlar. Halen Alevi örf ve adetlerini sürdürdüklerini bildiğimiz Seydimilli’lerin şarkıları, ağıtları ve hatta çadır kurma biçimleri bile Sinemilli geleneğini yansıtmaktadır. Kadınların renk tercihleri, kilim desen ve biçimleri şaşırtıcı derecede benzerlikler taşır. Sinemilli Aşiret olarak Qalenderan, Şemsikan, Azizan, Şıxreşan ve Nadaran kollarına ayrılıyor. Nadarlar, Erzincan yöresine gidenler olup orada Kürtçeyi unutan gruptur ki Elbistan’daki ilk yerleşim yerinin Kantarma’nın Kızılkandil mezrası olduğu söylenmekle birlikte teyide muhtaçtır. Kars (şimdi Ardahan) dakilerin de Nadarlı olması büyük ihtimal. Kalenderliler daha çok Kantarma ve çevresindeki Elbistan köyleriyle Gürün, Pazarcıkta, Şemsikanlar Elbistan (anaköy Malap) ve Gürün köylerinde Azizan ise kısmen Elbistan ve Nurhak olmak üzere Pazarcıktadırlar. Şıxreşanlılar da Elbistan, Nurhak ve Pazarcıktadırlar.
Alevi ocağı olarak Sinemillilerin geniş bir etki alanı vardır Pirlik ve Mürşitlik ocağı Ağuçenlilerdir. Ağuçenlilerin Kurucu Piri Koca Seyit, Sinan’la birlikte gelen pirlerdendir. Talipleri ise Kürtler ve Türklerden, Türkmenlerden oluşmaktadır. Kürt talip aşeritlerinin başında Atma ve Alxas aşiretleri gelmektedir. Ayrıca Canbekli, Xortlu, Bali, Kawi taliplerin yanında Maraş, Sivas, Kars, Çorum, Erzincan’daki Türk ve Türkmenler arasında da Sinemilli talipleri bulunmaktadır. Kuzey Suriye’deki (Rojava) Afrin Kantonundaki büyük Mawbetan / Maubetlu bucağı da büyük ölçüde Sinemilli talibi olmakla birlikte ilişki kesilmiş gibidir.
Kantarma’ya gelince başlıkta belirtildiği gibi “bir inanç odağı, bir kültür pınarı” deyimi hiç de abartılı olmaz. Alevilik konusundaki araştırmalarıyla yalnız Türkiye’de değil, dünya çapında önemli bir yeri olan Dr. Ayfer Karakaya–Stump, Sinemilliler: Bir Alevi Ocağı ve Aşireti adlı özgün çalışmasına şöyle başlar:
“Kahramanmaraş’ın Elbistan kazasına bağlı Kantarma köyü halk müziği alanında derleme yapanların uğrak yerlerinden biridir. Kantarma’yı derlemeciler için çekim merkezi haline getiren, özellikle yaşlı kuşaktan olanlarının hemen tümü kendi çapında birer bağlama ustası olan ve geniş bir deyiş repertuarına sahip dedelerdir. Kantarma dedeleri, eskiden beri aralarında yüksek oranda okuma yazma bilenlerin varlığı, Alevilik konusundaki derin bilgileri ve hoş sohbetleri ile de yörede ün salmışlardır. Yani sadece Alevi müzik geleneği değil, bu geleneğin beslendiği Alevi inanç ve kültürü açısından da Kantarma köyü, bölgenin en önemli merkezlerinden biri konumundadır.”
Kantarma, Kebandan gelip yerleşen Sinemilli Pirleriyle birlikte çevresinde hep dikkatleri üzerinde toplamış, hep öncü rol oynamıştır. Kantarma Pirleri, gerek çevrede yarattıkları saygınlık, gerek çalışkanlıklarıyla 20.yy başına kadar son derece örgütlü bir halde gelmiştir. Yalnız inanç yürütmekle kalmamış, tüm pir aileleri, geçim kaynağı olarak “Dedelik” değil, çiftçilik, çobanlık ve diğer zanaatleri de benimsemişlerdir. Aynı aileden gelenlerin hepsi dede değil, kimi demircilik, kalaycılık, terzilik, palancılik, nacarlık, duvarcılık, değirmencilik gibi işleri benimsemişler ve dedeliği ehil olana bırakmışlardır. Ancak üzülerek belirtelim ki bu durum özellikle cumhuriyetten sonra yavaş yavaş bozulmaya başlamıştır. Kantarma dedeleri arasından son derece bilgili ve “tarikat müftisi” sıfatını alabilenler olmuştur. Bunlardan 1930 larda hakka yürüyen Mustafa Dede (Seyit Mustafa, Hasan Sinemillioğlu’nun babası, dedem) Ali Dede (Xıllî Xeçe , Xıllo İbrahim Özipek’in babası), son yıllarda kaybettiğimiz, İbo Dede, Tacım Dede, Mehmet Yüksel Dede, Küçük Hasan Sinemillioğlu Dede, Şexo Soysüren Dede, İbrahim Aldede Dede, Mehmet Geyik (Mamo) Dede, Mehmet Mustafa Yüksel Dede, Tacım Soysüren ve daha bir çoğu yanında; Ağuçenli pirleri olup 180 yıl kadar önce gelip Kantarmaya yerleşen, Alevi inanç ve töresine hakimiyetleri ile önemli yer tutan Büyük ve Küçük Abuzer Dedelerle İbrahimi Abuzer de Kantarma’da yetişmiş önemli dedelerdir.
Halen Kantarma’da ve Kantarmadan ayrılma köylerde dedelik kurumunu sürdürmeye çalışan gençlerimizden gurur verici çalışmalar yapanlar vardır. Umarım onlar da ilerde selefleri gibi anılmalarına engel olacak durumlarla karşılaşmazlar. Bu nedenle isim saymaktan kaçınıyorum. Kantarma, günümüzde göçlerle çok küçülmüş, kışın birkaç ikişiden oluşan bir yer haline gelmiştir. 1945 yılında Kantarmadan ayrılıp ayrı köy olan Gücük nahiye olarak büyümüş, ancak o bile şimdi birkaç yüz nüfuslu bir köydür. Halk, Elbistan, Mersin gibi yerlere ve en çok İstanbul’a taşınmış, ancak tabii yurt dışındaki nüfus, Türkiye’dekini kat kat aşmaktadır. 12 Eylül faşist cunta yönetimi Kantarma ve ondan ayrılar köylerde büyük yıkımlara neden olmuştur. Birçok genç, hunharca katledilmiş, evler yıkılmış, birçok insan işkenceden geçmiş olmasına rağmen Kantarma yine de dik durmasını, direnmesini bilmiştir. Bu dönemde de Kantarma, dik duruşuyla ve inancından taviz vermemesiyle sadece Alevilere değil, tüm ezilenlere örnek olacaktır.
Kaynak: İbrahim Sinemillioğlu / Semah Dergisi Ocak - Şubat 2017
...
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Yorum yapmak için yorum gönder butonuna tıklayın. Yorumlar kısa süre içinde görünecektir.